30 Eylül 2013 Pazartesi

kalbim

Şimdi sen gittin ya kalbim
Bir kristal kum tanesi
Yalnızlıklara ikame edilen
Taşeron sevdaların nesnesi

27 Eylül 2013 Cuma

gece

geceleri bir ben uyumam bir de seni uyutmam
bir tek biz biliriz sabah ezanının makamını
bir tek biz biliriz çıplak tenin umutsuz yalnızlığını
gece karanlıktır, küftür, belirsizliktir gece
bel altı bir küfürdür ağzımda şimdi her hece
kin ve nefrettir, beynimde bir urdur
beni senden ayıran sonu belirsiz bu yoldur.
geceleri bir ben uyumam bir de sokak köpekleri
bir tek biz biliriz esrar kokan sabahçı kahvelerini
bir tek biz biliriz çıkmaz sokakları, terk edilmiş caddeleri
gece soğuktur, istir, yalnızlıktır gece
sen ki tüm güzelliğinle kalbimde bir ece
ve benim içimde ölmek üzere olan bir at var
boğazımda koskoca yumru olmuş,
her şeye rağmen yaşanacak bir hayat var.

16 Ağustos 2013 Cuma

suç

Saf sevginin suç sayıldığı post modern dönemlerdeyiz
Ve kusursuz bir cinayet teşebbüsü olabilir seni sevmeye çalışmak
Kim demiş refah toplumu diye, mutsuzluktan ölüyor insanlar
Ve ben söylediğim her şeyin aleyhimde delil olabileceği sevdalar yaşadım.
Bilirsin bizde sanıktan delile ulaşır Themis’in yardakçıları
Yargısız infazlar ve insafsız yargılar çok moda bu sıralar
Şeriatın kestiği parmak acımaz ama bende sadece bir parmak kaldı
Bırak da bile bile işleyeyim bu suçu.

4 Ağustos 2013 Pazar

Olgunluk imajı veren konuşmalar yaptım hep kadınlarımla
Hiç kavrayamadım severken ne kadar acemi olduğumu
Sırf bu yüzden evet belki de sırf bu yüzden
İki tek atılıp eğlenilen bir yol üstü meyhanesi,
Geçmişle gelecek arasında ”şimdi” oldum kadınlarıma
Oysa her sarhoşluk yeniden hayata dönebildiğim
Başarısız bir intihar biçimiydi benim için
Kadınlarımı çok beklettim farkındayım
Ama bir iktidar meselesi değil, aşk benim için
Eşitler arası bir örgütlenme çabası.
Uykusuz geceler, uç uca eklenmiş sigaralar cabası
Bir rutinden diğerine geçme isteği olmuş
Umut dediğimiz,
Toplumsal kabul ve bize çizilen çerçeve içinde
Zaten her şey önceden belirliymiş
Öyle diyor “kutsal” kitaplar
Cüzzi bir maaşla cüzzi bir iradeye sahipmişiz
İşte buymuş hayatta istediğimiz.

1 Ağustos 2013 Perşembe

-izm

Biz de biraz okuduk
Pozitivizm, realizm, sosyalizm…
Hiçbir kitapta yazmıyordu oysa
Zor sevdalara düşünce hepsinin sonu

Alkolizm  

5 Temmuz 2013 Cuma

yöntem

Bir yöntem sorunu değil benim için sevmek
Çünkü belli bir biçimi yok formu yok zamanı yok…
Öyle paldır küldür öyle gelişine severim ki hep
Ölçüp biçmeden sonunu düşünmeden

Bir yöntem sorunu değil benim için sevmek
Tasnif etmem sevdiklerimi parçalara ayırmam
Paylaştırırım gücüm yettiğince içimde ne varsa
Herkesin yeteneğine göre herkese ihtiyacı kadar  

Bir yöntem sorunu değil benim için sevmek
Kavramları basit aslında benim sevdamın
Bir gülüş bir bakış bir öpüş bir dokunuş…
Bir bardak çay bir de birlikte içilen sigara tadında

1 Temmuz 2013 Pazartesi

olasılık

biz seninle giz dolu bir şey yaşadık
o sundurmanın altında da öpüştük
aynı barikatta da dövüştük
tutuşturdun ya kalbimin ucunu
şimdi at onu kurduğumuz kocaman barikata
o zaman biter tedirginlik ne dert kalır ne de tasa

biz seninle giz dolu bir şey yaşadık
çok sevilmeyenli bir denklemde
sevdaya dair olasılıkları topladık

31 Mayıs 2013 Cuma

şimdi sevsen

biliyorum seni sevebilirdim sevgilim
tıpkı senin de beni sevebileceğin gibi,
bir ihtimaldi bu sevda olasılığın bütün sınırlarında
şimdi sen beni sevsen hem de çok sevsen
bu olsa olsa pozitif dışsallık olur bana








21 Mayıs 2013 Salı

masum

belirli günler ve haftaları hiç önemsemedim ben
benim kendi belirlediğim günlerim ve haftalarım oldu sadece
hatta aylarım ve bunların sonucunda yıllarım
kimseye de kalkıp neden geçti bunca zaman diye sormadım
belki boşa harcadım belki de savruktum 
yeri geldi nasıl sevilir onu unuttum 
ama her zaman masumdum.




sınanmamış sevgiler

Dağlaşan bir şeyler var omzumda
Yükünü bahara yıkmış bir güne uyanmıştık oysa
Temmuz'a selam çakan bir Mayıs sabahında
"Şizofren bir Mayıs bu" demiştin sevgilim
Şubat mı şimdi avuçlarımdaki ıslaklık
Ey hayat!
Sana değil sitemim
Başım gözüm üstünesin
Sen zaten söylemiştin çok önceleri:
Sınanmamış sevgilere yerim yok!

Yazan: Mahir Özkan

9 Mayıs 2013 Perşembe

değişim

dil bilimsel bir farklılık değildi anlaşamamış olmamız
tamamen kültürel kodlarla alakalı sevgilim
sevgisizlik değil de sigarasızlık daha çok koyuyor inan
istiyorum değişimin kendisi de değişsin
belki daha iyi anlarız kendimizi ve her şeyi


dil bilimsel bir farklılık değildi anlatamamış olmam 
seni deliler gibi sevip de lal gibi suskun olduğumu
belki de adım "Samsa" olmalıydı sekiz bacaklı
tamamen benim öküzlüğüm kabul et sevgilim
anlayamadım değişmenin ne demek olduğunu

dil bilimsel bir farklılık değildi anlayamamış olmam 
sigortalı bir işe sahip olmam gerektiğini
koşullar böyle sevgilim çabuk değişiyor
ne ben yetişebiliyorum ona ne bir başkası
hani önceydi bilinç, bize kim yalan söyledi.



7 Mayıs 2013 Salı

gel bu geceyi de sabah edelim


gel bu geceyi de sabah edelim sevgilim
bizim işimiz yok sabahlarla,
uyanmasak bir soranımız yok nasılsa
telefonu çaldıran alacaklılar dışında

gel bu geceyi de sabah edelim sevgilim
kuralım sofraları dolduralım rakıları
insan biraz da gecedir sevgilim
vuralım kadehleri en insan halimize

gel bu geceyi de sabah edelim sevgilim
ağzına kadar doldururuz küllüğü
duman altı sevdalarda kendimizi açarız
belki şiir de okur gözlerimizden akarız.

gel bu geceyi de sabah edelim sevgilim
uyumak için zamanımız çok nasılsa
sarılalım sonra, insanlıkla barışalım
sen bana ak ben sana bir kadehte karışalım


30 Nisan 2013 Salı

sigara kahve

güneşli bir sabaha daha uyumadım bu gece
gün uyandı kuşlar böcekler çiçekler...
selam durdu yine güneşe beton bloklar

kahvemi koydum yaktım cigarayı
derin bir nefes aldım sonrası yalnızlık
beton bloklardan boşalıyor yine kalabalık



27 Nisan 2013 Cumartesi

zaman


Şimdi zamanı değil sevgilim sevmenin sevilmenin
Küllüğüm izmaritlerle dolu, Boş şişelerden T.C. yazıyorum
Tüm insani duygularımla
Adındaki harflerle yeni kavramlar kuruyorum
Sevgiye çıkıyor anlamları şimdi zamanı olmasa da

Uyuyorum sonra, uzun uzun rüyalar görüyorum
Hepsini yazıyorum bir kenara tarih atıyorum
Nasılsa zamanı değil daha.
Günlerce çıkmıyorum evden açmıyorum perdeleri
Depresyondasın diyor annem, zaten kim değil ki

Teorik olarak gerekçelendiriyorum durumumu
Sonra kalkıp çay koyuyorum eylem planım için
Pratikte hep iyiyim zaten
Kimisi bohem diyor bu yaşama, ben işsizlik diyorum
Zamanı geliyor sevgilim sevmenin sevilmenin

ibadet


Güzel bir yaşamın pazarlığı değil miydi ibadet,
Tanrıyla insan arasında? Hem burada hem de öbür tarafta,
Oysa ben yaratanı yaratılandan ötürü sevdim sevgilim.
Gözlerin ne güzel ve ellerin. Ve seni sen yapan genlerin
Ve bu pazarlıkta sana bakmaktı, benim en geçerli ibadetim.

Puslu ve serin bir geceydi. Hafiften yağmur ıslatıyordu yerleri ve gece şehir bomboşken yürümeyi severdi genç adam. Uzun süredir amaçsızca yürüdüğünü fark etti. Etrafa şöyle bir baktı, evden epey uzaklaşmış, saatte epey geç olmuştu. Kafasında dolaşan düşünceler onun zamanla ve mekanla olan algısını bir süre de olsa yitirmesine sebep olmuştu. Geri döndü, eve doğru yürümeye başladı. Kafasında hala aynı düşüncelerle yavaş yavaş yürümeye başladı. Yüzüne çarpan serin rüzgar onun biraz üşümesine sebep olsa da genç adam buna aldırış etmeden aynı ağır tempoda yürüyüşünü sürdürüyordu.  Oysa tüm nedenleri biliyordu, tüm sonuçları hatta tüm cevapları da. Peki, neden yolunda gitmiyordu hiçbir şey? Belki de genç adamın bilmediği tek cevap buydu. Genç adam, tüm bu düşüncelerin kafasında yoğun bir ağırlık oluşturduğu sırada, az ilerde iki binanın arasında kalan bir kuytuda iki adamın oturduğunu gördü. Gecenin bu saatinde tek başına dolaşmak böyle büyük ve tekinsiz bir şehirde bir erkek için bile tedirginlik yaratacak bir eylemdi bazen. Genç adam, yaklaştıkça daha da görünür hale gelen bu yaşlı ve salaş görünüme sahip adamların yanından geçerken, adamlardan biri ona seslendi: “Ateşin var mı bilader? Genç adam biraz tedirgin olsa da cebinden çakmağını çıkarıp adama uzattı. Genç adamın uzattığı çakmağı alıp sigarasını yaktıktan sonra sigaradan derin bir nefes çeken adam, gence çakmağı uzatırken “bu saatte burada ne işin var bilader” dedi. Genç adam tedirgin bir sesle: “hava almak için çıkmıştım, buraya kadar nasıl geldiğimi fark etmeden yürümüşüm” diye yanıtladı. Yaşlı adam elindeki sigara paketinden bir sigara çıkarıp gence uzattı. Böyle tiplerin ikramlarının geri çevrilmemesi gerektiğini aklından geçiren genç adam tüm çekingenliğiyle sigarayı aldı. Yaşlı adam ona rahat olmasını öğütlerken peşinden “asıl kaybeden sizsiniz; yalnızsınız, güvensizsiniz, tüm bu zenginliklerin içinde rahatsız ve mutsuz olan sizlersiniz” dedi. Genç adam, sigara için teşekkür edip hızlı adımlarla adamların yanından uzaklaştı. Eve giden yol boyunca adamın dedikleri içini kemirdi. Genç adam, eve vardığında her zaman oturduğu koltuğa oturarak bir sigara daha yaktı.  

kumbara


Önce güzel resimler gösterdiler bize
İşte budur, dediler hayat.
Biz de öyle sandık, yanıldık.
Gördük ki, bazen hayat;
Bir çingenenin ağız dolusu küfrü,
Bir kürdün göz yaşıyla yoğurduğu ağıt,
Bir türkün sırtında derinleşen kambur,
Bir afrikalının alnındaki kara sinek,
Yucatanda bir köylünün dökülmüş dişi,
Arabistanda bir kadının görünmeyen gözleri,
Avrupada bir göçmenin utangaçlığı,
Uzak asyada pirinç lapası,
Ne şamın şekeri ne de arabın yağıymış hayat.
Hepsi tekil tekil tanımlı
Aslında bir bütün olarak anlamlı
Bir mutsuzluk kumbarasıymış hayat.

yalnız


Kentsel bir dönüşümdür aşk modern zamanlarda
İki yalnızlığın bir sevda etmemesi bundandır
Yıkıp yapmalar serüvenidir tüm sevdalar
Uykusuzluk ve uç uca eklenmiş sigaralar

Kendi iç çevriminde kaybolmuş insanlar,
Serbest atomlar gibi kendi halinde bir döngüde
Çekim kuvveti ve merkez kaç biraz fizik gerisi müzik
Yeniden üretmesin diye kendini metafizik

Dedim ya sevgili modern zamanlar
Serbest halde ama yalnız tüm insanlar

bir haftadır duş almamıştı, dışarıya da çıkmamıştı hiç. kirlendiğini biliyordu, hissediyordu belki de. oysa dışarı çıkmadan nasıl kirlenebilirdi? tüm pislikler dışarıda değil miydi? önce kendi "steril" ortamını sorguladı, sonra insanlığı. kirlilik sanki viral bir biçimde yayılıyordu ama kapalı kapılar ardında olan biri nasıl kirlenebilirdi? bunu hala çözemiyordu. "insan, insanla kirlenir, kirletir" diye geçirdi aklından. sadece kendi başına olan biri nasıl kirlenir ve kirletebilirdi? kafasında bu sorulara cevap ararken, duş almaya karar verdi. derisini yüzecek gibi temizlerken sıcak suyun altında dakikalarca bekledi, tüm kirleri akacak ve pürü pak olacaktı. duştan çıktıktan sonra aynaya baktı. yüzü çok temiz gözüküyordu. adeta aydınlanmıştı ama nedense hala kirli hissediyordu.

Neden yadırgadılar, neyle yargıladılar bizi
Neydi suçumuz?
Tağyir, tebdil ve ilga etmek istedik,
Mutsuzluğu.

yalnız


Gecenin geç saatiydi, loş bir ışık ve fonda kısık bir müzik vardı. İzmaritlerle dolu küllük uzun süredir orada olduğunu kanıtlar gibiydi. Boş bira şişelerinin birkaçı devrilmiş sehpanın üzerinde öylece duruyorlardı. Sarhoşluğun da etkisiyle geçmiş- gelecek muhasebesi iyice iç içe girmişti. Yapılanlar neydi ya da yapılacaklar, hepsi karışmıştı buna rağmen yüzünde anlamsız bir sırıtma yer alıyordu. Neden gülüyordu o da farkında değildi. Eski sevgilileri, okuduğu kitaplar, yaşadığı sevinçler ve hayal kırıklıkları, katıldığı korsan eylemler birbiri ardına aklından geçiverdi. Sonra ne yapması gerektiğini düşündü bir süre yine işin içinden çıkamadı. Kalktı bir bira daha almak için mutfağa gitti, dolabı açtığında bira kalmadığını görünce içerden bir siktir çekti. Tekrar koltuğa oturdu, kafasını iki elinin arasına aldı. Düşündü, düşündü, düşündü…. 

bağ


önce gözlerini açtı genç adam. henüz belli belirsiz aydınlanmıştı hava. saate baktı 06.05'ti saat. doğruldu. çakmağıyla sigarasını aradı ve bulunca hemen bir sigara yaktı. kalktı, mutfağa gidip suyu ocağa koydu. elini yüzünü yıkadıktan sonra kendine bir kahve hazırladı. ne kadar da güzel gelmişti kahvenin ilk yudumu. sigarayla beraber kahvesini içerken aklına kopuk kopuk hatıraları geliyordu. birden işçilerin işe gitmek için evlerinden çıkmış oldukları aklına geldi. şehir uyanmıştı, motor sesleri, kornalar, egzoz dumanları, polis düdükleri ve uzaktan geçen trenin sesi aklına geldi. oysa genç adamın şehirle birlikte uyanmasını gerektirecek hiçbir durum yoktu. kahvesinden son yudumu alırken bu şehirle herhangi bir bağ kuramadığını hatırladı, yine yalnızlığını fark etmişti. sigarasını söndürdü ve tekrar "ölmüşçesine" uyumayı tercih etti.

uçucu sevda

taammüden insan sevmeyi
cebren ve hile ile yasakladılar
kendini yalnız hissetsin diye insanlar
bu yüzden fiili meçhuldur failler
yanılsamalarla dolu bir eylem bütünüdür belki de
insan, ve hep anlamlıdır bu yüzden yaptıkları
kendi için ama sırf kendi içindir.
kendi için olan anlamını kendinde bulabilir mi?
öz töze bulanmış biçim zaten post-modern

taammüden insan sevmeyi
zor yoluyla tedavülden kaldırdılar
onlara göre eski ve esriki sevmeler sevilmeler
ne gaz gibi uçucu ne katı gibi sert,
sıvı gibi akışan ve birbirine karışan
bir şey değil miydi? sevda,
istemediler akışsın ve birbirine karışsın
kendi anlamını başkalarında bulmasın
ve mütekabiliyet bıraktı yerini mükemmeliyete