28 Kasım 2015 Cumartesi

ellerin, ancak bir heykeltıraşın itinayla biçim verdiği en ünlü eseri kadar güzel. dokunuşundaki pürüzsüzlük zamandan mekandan azade başka bir evreni yaratıyor ve kozmik zaman eğilip bükülüyor, ben nasıl direneyim sana. küçük bir tebessümünün içimde yarattığı hissi ölçebilecek herhangi bir ölçü birimi henüz icat edilmedi. endişeyle heyecanı bir arada yaşarken ben nasıl teslim olmayayım sana. bir bakışınla tüm silahlarımı aldın elimden, bildiğim her şeyi unuttum, ezberim bozuldu, dengem şaştı. tüm yaralarımla karşındayım üryan ve savunmasız. ya al beni kendine sakla ya da al şu hançeri göğsüme sapla. nasılsa takatim yok direnmeye. az biraz gururum kaldı beni düşürmesin diye dilenmeye.
sende ne var bilmiyorum. sesini duyunca panik bir atak geliyor gitmek bilmiyor. ölüme yaklaşıp geri gelmek gibi, cenneti hissetmek gibi.
"sıkıldın mı?" diye soruyorsun bazen. hayır sıkılmıyorum. bu susuşların nedeni başka. sen çocuksu bir heyecanla anlattıkça ben dinlerim. olan olmayan doğru ya da yanlış ne fark eder sen yeter ki anlat ben dinlerim. sen anlattıkça ben yeniden tanımlıyorum her şeyi, başka anlamlar yaratıyorum. bu yaratma gücünü veriyorsun bana, şiirler öyküler yazıyorum adına. inanmayacaksın ama bu akış, bu oluş sürsün diye tanrıyla aramı düzeltiyorum. tanrı kızıyor bana "şimdiye kadar neredeydin, yaratmak benim işim sen sadece ibadet et" diye. böyle bir güzellik yarattığı için şükrediyorum ona.
gözle görülemeyen elle tutulamayan karşı konulamaz bir şey var sende. göremiyorum dokunamıyorum ama varlığını duyumsuyorum. anlatması zor tarifi zor.
yakıtı hüzün olsun bu oluşun. acılar sancılar bir sandıkta ama yanı başımızda kilitli dursun. istersen dersler de çıkarırız. sen yeter ki iste biz birbirimizi de onarırız. şefkat ilacımız, huzur şifamız olur. sen yeter ki iste biz hep birlikte anılırız, hem tek tek hem beraber çoğalırız. sen yeter ki iste şu koskoca evrende küçük bir dünya kurarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder